5 Mart 2011 Cumartesi

DÜNYANIN İLK GÜNÜ


Kitap ilk bakışta hiç dikkatimi çekmemişti açıkçası.Bir kılıç resmi,soğuk renkler,itici bir kapak...Okumayı ertelememin ilk sebebi tamamen kitabın kapağıdır.Kitabı okumam için kapak ilgimi çekmeli değil mi ama?Kitabın kapağını görünce şövalyeler,kraliyet,misyonerlik aklıma geldi.Yazarına baktım Türk.Özgeçmişini okudum 1981 doğumlu ve ilk romanı...Başarılı olma ihtimali bile vermedim.Acımasız olduğumu fark edemedim.Tâ ki okumaya başlayıncaya kadar.Çok az kitap beni şaşırtır,ters düz eder,"nasıl yani?" dedirtir.İşte bu kitap onlardan biri.Her şeyden önce yazarımız genç olmasına ve kitabın ilk romanı olmasına rağmen oldukça başarılı bir iş çıkarmış.Dili akıcı,kurgulaması iyi,her şeyden önemlisi araştırmacı.Eleştirilebilecek tek bir yönü olduğunu söyleyebilirim:taraflı davranmış.Şöyle ki bir Türk olarak,Osmanlı sever olarak ve Fatih hayranı olan bir okuyucu olarak bu beni rahatsız etmedi.Fakat yabancı kökenli birisi bu kitabı okuduğunda olayların abartıldığını,saptırıldığını ve Türk taraftarı olarak yazıldığını iddia edebilir-tabi ki tarihe kendi penceresinden bakıyorsa ve eleştiriye açık değilse.
Gelelim kitabın konusuna:kitap Fatih dönemini,İstanbul'un fethini ve o dönemde yaşananları farklı kişilerin gözleriyle anlatıyor.Açıkçası sürükleyici bir kitap.Sadece topların dökümünü ve nasıl yapıldığını anlattığı bölüm çok ayrıntılı ve sıkıcı geldi bana.Yine de çok sevdim kitabı.Beyazıt AKMAN'ın yeni kitaplarını sabırsızlıkla bekliyorum.

Hiç yorum yok: