20 Mart 2011 Pazar

AŞKIN GÖZYAŞLARI


Sinan YAĞMUR'un kaleminden çıkan,Şems-i Tebrizi'nin hayatını kendi ağzından anlatan hoş bir kitap.Çok kalın bir kitap değil,anlatımı da sade...Bazı yerlerde ayrıntılara girildiği için sıkıldığım oldu ama bilgi mahiyetinde çok şey kazandırdı.Şems-i Tebrizi hakkında bilmediğim,yanlış bildiğim ne kadar şey varsa öğrenmiş oldum.Aynı zamanda Şems'in ne kadar celal sahibi olduğunu da görmüş oldum.Hak edene hak ettiği karşılığı vermenin de müslümana yakıştığını,edeb diye her şeye boyun eğmemek gerektiğini de öğretti kendisi bana.Mevlana ile münasebetleri,yaşayışları,'aşk'ı tanımlamaları ve yaşamaları,ölüme bakış acıları,öldürülüşü,semaya yükledikleri anlam,Mevlevilik düşünce sistemi ile ilgili her şeyi bu kitapta bulabilirsiniz.Zevkle okudum.Tavsiye ediyorum...

5 Mart 2011 Cumartesi

DÜNYANIN İLK GÜNÜ


Kitap ilk bakışta hiç dikkatimi çekmemişti açıkçası.Bir kılıç resmi,soğuk renkler,itici bir kapak...Okumayı ertelememin ilk sebebi tamamen kitabın kapağıdır.Kitabı okumam için kapak ilgimi çekmeli değil mi ama?Kitabın kapağını görünce şövalyeler,kraliyet,misyonerlik aklıma geldi.Yazarına baktım Türk.Özgeçmişini okudum 1981 doğumlu ve ilk romanı...Başarılı olma ihtimali bile vermedim.Acımasız olduğumu fark edemedim.Tâ ki okumaya başlayıncaya kadar.Çok az kitap beni şaşırtır,ters düz eder,"nasıl yani?" dedirtir.İşte bu kitap onlardan biri.Her şeyden önce yazarımız genç olmasına ve kitabın ilk romanı olmasına rağmen oldukça başarılı bir iş çıkarmış.Dili akıcı,kurgulaması iyi,her şeyden önemlisi araştırmacı.Eleştirilebilecek tek bir yönü olduğunu söyleyebilirim:taraflı davranmış.Şöyle ki bir Türk olarak,Osmanlı sever olarak ve Fatih hayranı olan bir okuyucu olarak bu beni rahatsız etmedi.Fakat yabancı kökenli birisi bu kitabı okuduğunda olayların abartıldığını,saptırıldığını ve Türk taraftarı olarak yazıldığını iddia edebilir-tabi ki tarihe kendi penceresinden bakıyorsa ve eleştiriye açık değilse.
Gelelim kitabın konusuna:kitap Fatih dönemini,İstanbul'un fethini ve o dönemde yaşananları farklı kişilerin gözleriyle anlatıyor.Açıkçası sürükleyici bir kitap.Sadece topların dökümünü ve nasıl yapıldığını anlattığı bölüm çok ayrıntılı ve sıkıcı geldi bana.Yine de çok sevdim kitabı.Beyazıt AKMAN'ın yeni kitaplarını sabırsızlıkla bekliyorum.

1 Mart 2011 Salı

LÂ-SONSUZLUK HECESİ


Âdem ile Havva'nın hikayesi...Üstelik Nazan BEKİROĞLU'nun kaleminden çıkma...Siz ne düşünüyorsunuz bilmem ama kalemine hayranlık duyduğum nadir insanlardan Nazan BEKİROĞLU.Evet çok gündemde değil,çoğu kimse bilmiyor,bazı kesimler tarafından poh pohlanıp gözümüze de sokulmaya çalışılmıyor ama bilen biliyor kendisini,kitaplarını,yazılarını ve ifade edişindeki mucizeyi."Keşke" cümlesi kurduğum bir akademisyen kendisi.KTÜ Türkçe Eğitimi Bölümü'nde profesör ve ve orada türkçe öğretmenliği okuyanların dersine giriyor.İşte "keşke"li cümlelerim bu noktada başlıyor."Keşke benim de hocam olsaydı.","Keşke 1 saat de olsa dersini dinleyebilseydim.","Keşke bir çay içebilecek kadar sohbet edebilseydim."..........sonu gelmiyor böyle cümlelerin.Kabul ediyorum üniversiteyi istediğim ilde,istediğim okulda ve bölümde okudum.Çok iyi hocalarımız da vardı.Hâlâ da var ama Nazan hoca'nın eksikliği hissediliyor zannımca.Tabi bunlar benim nacizane görüşüm.Herkes farklı düşünebilir.

Gelelim kitabımıza.Nazan BEKİROĞLU'nu ilk kez okuyacaksanız dili biraz ağır gelebilir.Devrik cümleleri sarsıp" ne demek istiyor,bir cümle bu kadar da uzatılmaz ki!!!" diyebilirsiniz.Ama vazgeçmeyip hatta biraz da inatlaşıp okumaya devam ederseniz Nazan BEKİROĞLU'nun büyüleyici satırlarına kendinizi teslim edebilirsiniz.Çünkü yaptığı işi o kadar iyi biliyor ki.Bu kitapta da hayal gücünü kullanarak ve biraz da araştırarak bize özümüz olan ama çok da uzak olduğumuz Adem ile Havva'yı,yaşadıklarını,hissettiklerini anlatmaya çalışmış ve başarmış da.Beni etkilemeyi o kadar başarmış ki normalde okuduğum kitaplardaki cümlelerin altını çizmeye kıyamazken bu kitapta neredeyse tüm cümlelerin altı çizili:)Örnek isterseniz buyrun o cümlelerden biri:

"...ve atın hamurunda özgürlük duygusuyla insana hizmet arzusu birlikteydi.Doğası özgürlük,yazgısı insana hizmetti onun.Fakat yazgısı ile doğası arasında ,doğası baskın gelecek gibi görünüyordu.Yani en fazla boyun eğdiği anda en fazla başkaldıracak olan da oydu.Fakat susuzluktan dili damağına yapıştığı anda bile çağrıya uyacak,emre itaat edecek,pınardan geri dönecek gibi duruyordu.Ne garip bir hesaptı bu!"

Bir diğeri:

"...ve Alemlarin Rabbi,isyana gücü olanın itaatini,bir kez gitmiş olanın dönmesini,affet yakarışını çok sevdi..."

Siz de ilk anne-babamızın hikayesini,yaşadıklarını,hissettiklerini merak ediyorsanız ve bunu sıradan bir anlatım yerine sizi sarıp sarmalayacak masalsı bir anlatımla desteklemek istiyorsanız bu kitap tam sizlik....